
Han Asparuh
Yayınlanma Tarihi: 26 Aralık 2024
Büyük Bulgar Kağanlığının hükümdarı olan Kubrat Han’ın oğullarından biridir ve babasının ölümünden sonra Aşağı Tuna’ya göç eden Bulgarların lideri olarak, Tuna Bulgar veya I. Bulgar Kağanlığı’nın kurucusu olarak tarihe geçmiştir.
Bulgar Hanları Listesi’nde Asparuh’un 61 sene hüküm sürdüğü ve Dulo sülalesinden olduğu kayıtlıdır. Ukraynalı tarihçi O.Pritsak bu 61 yılın Asparuh’un hüküm sürdüğü dönemini değil, ömrünü belirttiğini ve 630 yılında doğduğunu iddia etmiştir. L. Bazin ise, Asparuh’un 641 yılında tigin (prens), 644 yılında ise han ünvanını aldığını düşünmektedir.
A. Rona-Tas, Kubrat’ın diğer oğullarından biri olan Bayan’ın Türkçe olan adının aksine, Asparuh’un adının İran dilinde “at ile taşınan, at süren” anlamına gelen “aśva-bāra-ka”’ kelimesinden Bulgar Türkçesi’ne Asparug, Asparuk olarak geçtiğini ileri sürmüştür. Bu ada Gürcüler ve erken Bulgarlar arasında rastlandığını bildiren D. M. Lang da, onun İran dilinden geldiğini ve “aspa” (at) köküne -“rauk” (parlatma) ekinin getirilerek oluşturulan adın anlamının “atları parlatan kişi” olduğunu ifade etmiştir. Asparuh’un adına kaynaklarda Asparukh (Bizans), Asparuch (Latin), İsperih/Esperih (Bulgar hükümdarları listesi), İspor tsar’ (Eski Bulgar), Aspar-bruk’ (Ermeni) şekillerinde rastlanmaktadır. Bulgar Hanları Listesi’nde Esperix olarak geçen bu isim, Türkçede “delice doğan” anlamına geldiği de ileri sürülen görüşler arasındadır. Sondaki -k küçültme eki olup Asparuh’un anlamı Doğancıktır. Yine Bulgar Hanları Listesi’ne göre Asparuh, on iki hayvanlı Türk takviminin vereni-alem (ejderha yılının 11. ayı) ayında hükümdar olmuş ve 61 yıl hüküm sürmüştür. Bulgar Hanları Listesi’nde Asparuh ile ilgili verilen tarihler çok dikkatle ele alınmalı ve mutlaka diğer kaynaklar ile karşılaştırılmalıdır. Z. Miftakov ise Bulgar yıllıklarına dayanarak, Asparuh’un Kubrat’ın üçüncü oğlunun lakabı olduğunu, asıl adının ise Atılkese olduğunu ileri sürmüştür. Asparuh’un soyu da aynı babası Kubrat gibi Du-lo sülalesine dayanmaktadır.
Asparuh’un amcası Şambat’a olan düşkünlüğünün, Kubrat’ın onun olası bir ihanetini önlemek üzere merkezden en uzakta yer alan Onogurların başına getirmiş olması ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Onun liderliğindeki Bulgarlar, Özi (Dinyeper) ve Turla (Dinyester) nehirlerini geçerek bugünkü Dobruca ve Güney Besarabya’ya Bizans İmparatorluğu’na komşu olacak şekilde yerleşmişlerdir. Suriyeli Mihail Asparuh’la gelen Bulgarların sayısının yaklaşık on bin olduğunu söylese de Asparuh’un ordasının tahminen yüz bin civarında olduğu ve bunların on bininin asker olduğu düşünülmektedir. Asparuh’un yanında yer alan Bulgarların kimlikleri hakkında Bizans ve Bulgar kaynakları Çakarar, Kubiar, Küriger/Küriyer boyları ile Ermi/Ermiyar, Ukil/Ükil-Vokil/Vögil, Dulo, Ugain, Duar oymaklarından bahsetmektedirler.
Kaynaklar Asparuh’un ilk göçte ve tek hamlede Tuna boylarına geldiklerini aktarmaktadırlar. Bizans tarihçisi Theophanes, bu olayı şöyle nakletmektedir: “…. Asparuh, Tuna’nın daha kuzeyinde olan Özi ve Turla nehirlerini geçerek ve Onglos bölgesini ele geçirerek Tuna ile diğer iki nehir (Özi ve Turla) arasındaki (alana) yerleşmiş, çünkü bölgenin her taraftan korunaklı ve alınması güç olduğunu görmüştür; ön taraftan bataklık oluşu, diğer yönlerden de nehirlerden oluşan taçla sarılmış olması, düşmana karşı büyük bir güvenlik sağlamaktaydı…” Bizans tarihçisi Nikephoros da eserinde benzer bilgilere yer vermiştir. Ayrıca Asparuh liderliğinde ilerleyen ve sayıları yaklaşık 20.000 ila 30.000 olan Bulgarların ilk olarak Azak Denizi ile Karadeniz kıyılarında göründükten sonra Oglos’a, bazı bilim insanlarına göre de Besarabya’da Bucak adlı bölgeye ilerledikleri belirtilmiştir.
Şiraklı Ananias adlı bir Ermeni’ye ait coğrafya kitabı, Bizans kaynaklarından bağımsız olduğu için, sağladığı bilgiler bakımından önemlidir. 679’dan önce ama kesinlikle 668’den sonra yazıldığı anlaşılan kitapta şöyle bir cümle geçmektedir: “Hazarlardan, Bulgar Dağları’ndan kaçan ve Avarları süren Kubrat’ın oğlu Asparuh, Tuna deltasında bir adada yaşamaktadır.” Ayrıca bahsedilen eserdeki Sarmat ülkesi tasvirleri, Kubrat’ın oğlunun ‘At’ Dağları’ndan kaçtığını ortaya koymaktadır.
670 yılında Bizans’ın kuzey komşusu olan Tuna Bulgarları, kısa zamanda güçlü bir konuma gelmiştir. I. Bulgar Kağanlığı veya Tuna Bulgar Kağanlığı, Tuna deltasının güneyine geçmeyi başaran Asparuh komutasındaki Bulgarların burada karşılaştıkları, Tuna ile Kocabalkan arasında yaşayan Slav kavimleri ile birleşmesi neticesinde doğmuştur. Asparuh Han yeni ele geçirdiği topraklarda sayıca az olduğunu fark edince kağanlığının savunmasını güçlendirmek adına bölgeye daha önce yerleşmiş olan Slavlar ile anlaşarak onlarla ittifak kurmuştur. Yine Asparuh Han, kağanlığının topraklarına kattığı sınır bölgelerini ya hâkimiyet altına almış ya da kendilerine ilhak eden Slav kabilelerini yerleştirerek koruma altına almıştır. Yedi Slav kabilesinin askerî güçlerine Avarların bulunduğu tarafın koruma görevi verip batı sınırlarını korumaya alırlarken; kendisi de Sever boyu ile birlikte Dobruca-Deliorman bölgesine yerleşmiş ve Bizans sınırının korumasını üstlenmiştir. Slav kabileleri liderleri jupanların önderliğinde bir taraftan özerk olarak yaşamlarını devam ettirmişler diğer taraftan da Bulgarlara vergi verip gerektiğinde askerî yardım sağlamışlardır. Ayrıca Bulgarlar, Karadeniz ve Balkan Dağları’ndan gelebilecek her türlü tehlikeye karşılık sınırlarındaki korumasız bölgelere sınır istihkâmları, toprak tabyalar inşa ederek ülkelerinin savunmasını sağlamaya çalışmışlardır. Bizans tarihçisi Theophanes, Slavlardan faydalanılmasını Bulgar ve Slavların Bizans karşısında güçlerini birleştirme isteklerinden kaynaklandığını düşünmüştür. İlerleyen dönemde Asparuh Valaçya Ovası’ndaki Avarları da hâkimiyeti altına almıştır. Avarların aksine, Bulgarların Slav liderlerine ikinci derece de olsa kağanlık kademelerinde yer vermeleri, zamanla etnik karışıma sebep olmuş ve sayıca üstün olan Slavlar tarafından ilerleyen yıllarda asimile edilmelerinin yolunu açmıştır.
Bulgarların yerleşim alanlarının batıdaki Avar ve doğudaki Hazar kağanlıklarından çok uzakta, Bizans’a yakın olması, Asparuh’un Bizans’tan korkmadığını ve Bizans’a doğru genişlemek istediğini göstermesi bakımından önemlidir. Nitekim Tuna Bulgarları, Bizans topraklarına ilk yerleşmelerinden sonra Arap saldırıları karşısında zayıf düşen Bizanslıların Dobruca’nın güneyindeki topraklarına saldırılarda bulunmaya başlamışlardır. Bizans İmparatoru IV. Konstantinos (668-685), İstanbul’u kuşatan Arapların kuşatmayı kaldırmasıyla Bulgarlar’a karşı sefer hazırlıklarına girişmiştir. 680 yılında büyük bir deniz (donanma) ve kara kuvvetiyle Tuna’nın ağzına ve Oglos denilen bölge üzerine yürümüştür. Ancak Bulgarların stratejik olarak bataklıklar arasında gizlenerek savaşmaları Bizans’a büyük bir hezimet yaşatmıştır.
Bu zafer neticesinde Bizans İmparatoru IV. Konstantinos, 681 yılında Asparuh ile barış imzalamış ve ona Theophanes’in deyimi ile “Romalılar için utanç verici” olan “sınır vergisi” adı altında yıllık haraç ödemeyi; Bulgarlar da Bizans’ın yeni sınır komşuları olarak başka kavimlerin Tuna’yı aşarak Moesia ve Trakya’ya yerleşmelerine engel olmayı kabul etmişlerdir. Bu antlaşmanın en önemli sonucu; Bizans İmparatorluğu’nun kendi toprakları üzerinde bağımsız bir Bulgar Kağanlığı’nın kurulmasını resmen kabul etmesidir. Ayrıca Bizans ilk kez topraklarını ele geçiren bir kavme resmî olarak da bu toprakları bırakmıştır.
Asparuh bir taraftan Bizans ile mücadeleye girerken diğer taraftan da ülkesinin yönetimini güçlendirmiş, Slavları sınır bölgelerine kendi insanlarını ise ülkenin merkezine yerleştirerek yerleşik hayata geçmiştir. Bu arada Tuna Nehri’nin güneyinde, Şumnu ili sınırları içerisinde bulunan ve gelecekte Tuna Bulgar Kağanlığının başkenti olacak olan Pliska’yı da inşa etmiştir. Yine Bizans ile yapılan anlaşma ile daha önce ülkenin sınırları İskar Nehri’ne kadar uzanan Tuna ve Balkan Dağları arasındaki bölge iken; Avarların yenilgisi ile sınırlar Ogosta Nehri’ne kadar uzanmıştır. Ayrıca bu dönemlerde Bulgarların Tuna’nın kuzey bölgelerini de bünyelerine kattıkları ve muhtemelen Bulgar hanları tarafından kazılan Valaçya hendeklerine kadar ilerledikleri de görülmektedir. Tuna Bulgar Kağanlığı ile barış imzalayan Bizans İmparatoru IV. Konstantinos, ülkesinin Bizans’ın batı sınırlarını güven altına almak için harekete geçmiş ve 687 yılında Balkanlarda savunma amaçlı ilk Trakya Thema’sını oluşturmuştur.
Asparuh döneminde yaşanan olaylardan bir diğeri de Bizans tahtına çıkan II. Justinianus (685-695;705-711)’un IV. Konstantinos ve Asparuh arasında imzalanan barış anlaşmasını bozarak Slavlar ve Bulgarlar üzerine sefere çıkmasıdır. II. Justinianus, savaşın ilk dönemlerinde Trakya’ya doğru ilerleyerek kendisine karşı koymaya çalışan Bulgar ve Slav kuvvetlerine karşı başarılı olarak onları geri püskürtmüştür. Daha sonra Selanik’e doğru ileri harekâtına devam etmiş ve burada yaşayan pek çok Slav’ı esir alarak Anadolu’ya göndermiştir. Fakat imparator II. Justinianus dönüş yolunda Rodop Dağları’nın güneyindeki geçitlerden geçerken Bulgarların saldırısına uğrayarak Bizans ordusunun büyük kısmı yok edilmiştir (689). Bu savaşta yaralanan II. Justinianus, elindeki ganimetleri bırakıp zorlukla kaçıp canını kurtarabilmiştir. Bu arada Bulgarlar, Slavlar üzerindeki hâkimiyetlerini daha da güçlendirerek Pliska’yı ilk başkentleri olarak ilan etmişlerdir.
Asparuh’un 701 veya 702’deki ölümünün ardından yine Dulo sülalesinden olan Tervel Han, Tuna Bulgar Kağanlığı’nın başına geçmiştir.
Asparuh, kendisiyle birlikte hareket eden Bulgar oymakları ile birlikte tarihte ilk kez Tuna’nın güneyine yerleşerek günümüz Bulgaristan devletinin temelini atmıştır. Bu göç neticesinde Büyük Bulgar Kağanlığı halkı bakiyeleri etnik ve siyasi kimlikleri ile bağımsızlıklarını devam ettirebilmişlerdir. Asparuh Bizans ile anlaşarak kağanlığı kurduktan sonra Tuna’yı aşarak Varna’ya kadar ilerlemiş ve Tuna ile Karadeniz arasında yaşayan yedi Slav boyunu hâkimiyeti altına almıştır. Öte yandan Avarlar’dan farklı olarak Asparuh dönemi ve özellikle sonrasında Türklerin siyasi üstünlüğüne rağmen kağanlığın giderek Slavlaşması da dikkatle incelenmesi gereken tarihî bir olgudur. Bu durum neticesinde Bulgar tarihi Türklük çizgisinden giderek uzaklaşma eğiliminde olmuştur. Asparuh’un güçlü Bizans karşısında kazandığı büyük zafer, Bizans’a ağır koşullu bir antlaşma imzalatmasıdır. Tuna’dan Karadeniz’e kadar olan yerlerde çoğunluğu halen Bulgaristan sınırları içinde olan ve stratejik önem arz eden mevkileri ele geçirmiş olması onun büyük bir Türk komutanı ve devlet adamı olduğunun en güzel kanıtıdır.